Haberler

Arkeoloji enstitüleri ve onlarca arkeolog, savaşın bir başka yüzünü gündeme getirerek, Irak’taki binlerce arkeolojik alanın koruma altına alınması için İngiltere, ABD ve BM nezdinde girişimlerde bulunuyor.

ÇEKÜL Vakfı, “Geleneksel Fidan Dikim Şenliği”ni, 30 Mart 2003 Pazar günü, İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü’nde “Çocuk ve Adolesan Diyabetikler Derneği” işbirliği ile yapıyor. Şenliğe tüm doğaseverler davetli...

Savasin, sadece insanlara degil, toprak, bitki, hayvan ve tüm canlilara zarar verdigi, bunlarin bir bölümünün etkisinin yillarca telafi edilemeyecek boyutta oldugu belirtildi.

 “Kim demiş dünyayı değiştiremezsiniz diye, bir tek insan bile dünyayı değiştirebilir” diyerek ilk kez  1970’te örgütlenen  ve kısa sürede küreselleşen “Dünya Günü” hareketi canlılığını koruyarak sürüyor.  Geçen yılın “Evimizi Koruyalım”  temel başlığı, bu yıl yerini “Yaşam İçin Su”ya bıraktı... ÇEKÜL Vakfı da, bu yılın Dünya Günü mesajını, Nisan’daki Tarihi Kentler Birliği toplantısı sırasında,  toplantıya ev sahipliği yapacak Bartın’dan verecek...
1970’den bu yana her 22 Nisan’da, simgesel olarak “Dünyanın Yaşgünü” kutlanırken, üzerinde yaşadığımız gezegenin temel sorunları da ön plana çıkarılıyor. Uluslararası katılımla sürdürülen bu küresel çevre hareketinin Türkiye Ulusal Koordinatörü ÇEKÜL Vakfı, 2000 yılından bu yana, hareketin Anadolu’ya yayılmasında rol oynuyor, dünya ülkelerine verilen Türkiye mesajını her yıl farklı yörelerde düzenlediği etkinliklerde veriyor. Bu bağlamda temel başlığı “Yaşam İçin Su” olan Dünya Günü 2003’ün mesajı da, bu yıl Bartın’dan verilecek. Geçen yıl olduğu gibi, önce 17 Nisan’da, Kastamonu’da ülkenin diğer bölgelerinden gelecek kamu-özel-yerel-sivil kesimlerin temsilcilerinin katılımıyla etkinlikler başlayacak. Ardından bölgenin en önemli su kaynaklarından biri olan Bartın Çayı’nın da konu edileceği Bartın’da, etkinlikler devam edecek.
“7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamındaki kentlerde ve tüm çekül temsilciliklerinde kutlanacak diğer Dünya Günü etkinlikleri ÇEKÜL’ün web sitesinden izlenebilecek...
“EARTH DAY” Ana Komitesi (www.earthday.net) projeleri ise şöyle: “Dünyanın En Susamış On Çocuğu”, “Suyunuzun İçindekini Biliyor musunuz?”,  “Kurumları Sorumluluğa Davet”...
Ana Komite’nin bu projeleri anlatan ve dünyayı işbirliğine davet eden ilk bildirisini, ÇEKÜL İletişim Sorumlusu Emre Tamer’in çevirisinden sunuyoruz:

ÇEKÜL Batı Akdeniz Bölge Toplantısı 14 Mart 2003, Cuma günü Antalya'da yapıldı... Daha önce Beymelek ve Kale'ye, 15 Mart 2003, Cumartesi Akseki, Sarıhacılar, Bucakalan'a bir gezi yapıldı, 15 ve 16 Mart günleri Yalvaç toplantıları ile geçti.

Maliye Bakanlığı’nın Başbakanlığa sunduğu tasarıda, SİT alanı olan arsa ve arazilerde toplam alanın yüzde 6’sı kadar yapılaşma izni verilmesinin yeni bir kaynak oluşturacağı öngörülüyor. Arkeolojik, doğal, tarihsel olarak nitelendirilen SİT alanlarında yapılaşma, 2863 sayılı yasaya göre kesinlikle yasak. Ancak ikinci derece SİT alanlarında turizm amaçlı yapılaşmaya izin veriliyor. Tarihi ve doğal güzelliklerimizi koruyan SİT alanlarının yapılaşmaya açılması yeni bir imar affı mı, yoksa Türkiye’yi düze çıkaracak yeni bir kaynak mı?
Yasakla koruma olmaz Nusret Bayraktar (AKP Milletvekili)
Biz 2 B maddesi diye bilinen, orman vasfını yitirmiş arazilerin imara açılıp açılamayacağı, işgalcilere satılıp satılamayacağı konusunda bir çalışmayı sürdürüyoruz. SİT alanlarının korunmasından yanayız. Ancak, koruma, yasaklamayla olmaz; uygun şartlarda kullanmakla olur. Şu anda koruma adı altındaki yasaklama zihniyeti, SİT alanlarının kundaklanmasına yol açıyor. Bu nedenle SİT alanlarını yeniden ele almaya çalışıyoruz. Kullanıma açılmayan yerlerin korumasının zor olduğunu gördük ve yaşadık. Belli ölçülerde SİT alanlarını kullandıracaksınız ama sorumluluk vererek de korumayı güvence altına alacaksınız. Köklü bir çalışma hazırlanıyor. Bu çalışmaya imar affı demek ağır ve yanlış olur. Tabii kaynak sağlamak işin içinde var ama bu SİT alanlarının gerçek korumasını sağlamaktır.
SİT alanı kalmadı Prof. Osman Altuğ (Eski Bşb. Başdanışmanı)
SİT alanlarında yapılaşma yasal olarak zaten serbest. Sadece kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarından izin almanız, yapılaşma koşullarınızı belirlemeniz gerekiyor. Orman alanlarında da kuruldan izin alarak yapılaşma olabiliyor. Yüzde 6 imar izni vermek kaynak oluşturmaz. Ama bu yeni bir imar affı da değil. Yağma olarak da görülmemeli. Zaten adam bir milyon metrekare yer alacak ki yüzde 6’sına bina yapabilsin. Peki bir milyon metrekareye para yeter mi? Vatandaş bunu nasıl alacak? Vatandaş kaçak yapılaşma ile sorunu zaten kendi kafasında çözmüş. Türkiye’de SİT alanı kalmadı. Akdeniz Bölgesi SİT alanı. Arabanızla, yürüyerek deniz kenarına gidemiyorsunuz. Çünkü, oteller, restoranlar kıyıyı kapatmış. Bu nasıl SİT alanı ve bu nasıl yasak? 
Amaç rant elde etmek Prof. Cengiz Eruzun (Koruma Kur. eski Bşk.)
SİT alanlarına her dönem göz dikiliyor. Açılmasının, ciddi bir kaynak olması mümkün değil. Ancak, sahil ya da orman alanı olduğu için rantı yüksek yerler olduğu kesin. Koruma kurul üyelerinin görevlerinden alınmaları, içlerinin boşaltılmaları da buna hazırlıktı. Kurulların içleri gerekçesiz bir şekilde boşaltılmaya devam edilecek. Çünkü amaç SİT alanlarını yağmalayarak rant elde etmek. Rantın yüksek olmasının sebebi de buraların değerli olmaları. Ancak yapılaşmayla birlikte buraların değeri de yok oluyor. Bunun farkında değiller. Kişisel çıkarlar ön plana çıkıyor. Kamu yararı düşünülmüyor. Kaynak oluşturalım derken, asıl kaynağı yok ediyorlar. Ancak kısa dönemde birileri para vuracak. Bütün hadisenin özü de zaten bu.  
Yağmaya davetiyedir Cemal Gökçe (İnşaat Mühendisleri Odası)
SİT alanlarıyla oynamak, yağmaya resmen davetiyedir. SİT alanlarına bir girdiniz mi, bir daha çıkmak isteseniz de beceremezsiniz. Türkiye bugün açık hava müzesidir. Bunları yok etmek, kaynağı kurutmaktır. Bugün petrol için kavga veriliyor. Türkiye de bu kavgadan parasal çıkar sağlamaya çalışıyor. Diğer yandan kendisine kaynak olan ve gelecekte kaynak olmaya devam edecek SİT alanlarını yağmaya açıyor. Geçmişte yüzde 2 ile açılan yerlerin, sonra ne hale geldiğini hep beraber gördük. Mevcut kültür değerlerimizi korumak yerine bunları ranta açmak, kaynak oluşturmak değil, kaynağı kurutmaktır. Bu aynı zamanda yeni imar affıdır. Önceden yapılanları yıkmak yerine, yenilerini yaptırtmaya çalışıyoruz.

Bodrumlu çevreci, hayvansever, Türk-Yunan dostluğu savunucusu Saynur Gelendost, 2 Mart Cumartesi günü saat 10.30'da vefat etti.

21. TARİHİ TÜRK EVLERİ HAFTASI
01 MAYIS 2003 – 20 MAYIS 2003
İSTANBUL ETKİNLİKLERİ
Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu
1 Mayıs 2003 Perşembe
Saat 13.30
Açış Konuşmaları :
Perihan Balcı; Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı
Prof. Dr. İsmet V. Alptekin;  Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü
Murat Ayvaoğlu; Zile Belediye Başkanı
Prof. Dr. Metin Sözen;  İTÜ Öğretim Üyesi ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı
Dia Gösterisi:
Zile Evleri Rölöve Çalışmaları
Mimar Sinan Üniversitesi Rölöve Grubu;  Yusuf Aldırmaz, Barış Çilman, Gökçe Güneren, Ali Rıza Vural, Can Özal
Panel:
Kültürel Süreklilik Bağlamında Yerel Yönetimlerin Önceliği ve Zile
Yöneten : Prof. Dr. Metin Sözen; İTÜ Öğretim Üyesi ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı
Necdet Sakaoğlu; Tarihçi Yazar ve Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Y.K. Üyesi
Prof. Dr. Cengiz Eruzun; MSÜ Öğretim Üyesi ve Türkiye Tarihi evleri Koruma Derneği YK Üyesi
Prof. Dr. Suphi Saatçi; MSÜ Öğretim Üyesi ve Türkiye Tarihi evleri Koruma Derneği YK Üyesi

“Toplumsal Arkeoloji Platformu”nun düzenlediği “1. GENÇ SOSYAL BİLİMCİLER ORTAK ÇALIŞMA ATÖLYESİ”, 5-6 Nisan 2003 tarihlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde yapılacak.

Altıncı haftasını dolduran Anadolu'da Ev ve İnsan Belgeseli Anadolu'nun eşsiz mimari ve kültürel varlığındaki yolculuğuna her pazartesi saat 20.30'da TRT 2'de devam ediyor.

Prof. Dr. Metin Sözen'in danışmanlığında, yönetmenliğini Zeynel Elçioğlu'un ve metin yazarlığını Metin Keskin'in yaptığı belgesel, geleneksel konutlarımızın ilginç serüvenini anlatıyor.

Belgesel Anadolu'nun her bölgesinin farklı, zengin coğrafyasının ve köklü kültürünün biçimlendirdiği evler sadece insanın barındığı yapılar değil, günlük yaşamı geçmişten günümüze aktaran kültür yapılarıdır anlayışı ile hazırlandı.

Belgeselin çekimleri yaklaşık 9 ay sürdü ve Anadolu'nun bütün bölgelerine gidildi. Çekimler bu bölgelerin mevsim şartları göz önüne alınarak yapıldı.

Programın çekim aşamasında, bilim adamları ve uzmanlar ile ortaklaşa çalışıldı. Her geçen gün sayıları her gün biraz daha azalan yapı ustaları da programında yer aldılar.